İstanbul Sözleşmesi Kadınları Korur Mu?
Adının İstanbul Sözleşmesi olması
Türkiye Cumhuriyeti Hariciyesinin başarılı bir işgüzarlığı ile (Ne yazık ki
artık bu diplomatların suyunun suyu bile kalmadı Hariciyemizde) ile Dönemin
Cahil Ahmet Davutoğlu’sunun gözünün boyaması sonucu Avrupa Konseyinin Türkiye
Nezdindeki Dönem Başkanlığı’nın son icraatı olmasındandır. Nasıl da başarı -ki aslında
başarı- diye yutturmuşlardır Takunyalılara J
(Zira Abdullah Gül’de Cumhurbaşkanı o zaman). Yani anlatmak istediğim kısaca bu
takunyalıların öyle bir metni bırakın uygulamak anlamak gibi bir dertleri ve
vizyonları yok. Zira takunyalılar iş kovalama, ihale düşürme, seçimlerde oy
oranını yükseltme, devlet kadrolarını Ergenekon Balyozu ile ele geçirme,
Anayasayı ve Yargıyı ele geçirme süreçleri ile meşgullerken bu anlaşma yaldızlı
bir başarı gibi bunlara yedirilmiş.
Kasım 2012 Anlaşma Mecliste
onaylandığında bile ayıkmamış siyasal islamcılar. Ta ki Mart 2016 da İstanbul
Sözleşmesinin uygulanmasını denetlemek, işbirliği ve dökümantosyan
çalışmalarını yapmak için kurulan GREVIO adlı kurumu Türkiye’ye hazırladığı ve
2017 Ocak ayında ilettiği anket formu ve sözleşmeye uyulup uyulmadığını
denetlemek için incelemeye başladıklarında ayıkmış bunlar. Bizim takunyalılar
Mart 2012’de AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN’u
çıkarmakla sorumluluklarından kurtulduklarını sana dursunlar. Kadın Örgütleri
çalışmalarını yapmış kamu oyunu oluşturmuş ve tarikatların kulaklarına karsuyunu
kaçırmışlar. Bir de üzerine GREVIO devletin yaptığı anketi yeterli bulmayıp
Kadın Sivil Toplum örgütlerinin Gölge Raporunu da (Ki sözleşmede o da var. Kadın
sivil toplum örgütlerini de sürece dahil ediyor) değerlendirmeye almak istemez
mi? Fatma Şahin’in bu konudaki çalışmalarının Aralık 2013’de Gaziantep
Belediyesine sürülmesinde payı olduğunu düşünmüyor değilim. GREVIO (Ki başında Prof. Dr. Feride Acar var)
Türkiye Raporunu 15 Ekim 2018’de açıklıyor. Kısaca birkaç göstermelik mevzuat
değişikliği, kadem ve emniyette bir birim ve bilgisayar uygulamasından başka hiçbir
şey yapılmamış diyor. Toplumsal yapıda, medyada, kamu da ve toplum içinde
yapılması gereken değişiklikleri önlemleri sıralıyor. Ve vay efendim bizim aile
yapımızı bozuyor diyen bozguncular başlıyor borozanlarını öttürmeye… Savları da
İstanbul Sözleşmesini onaylamayan Bulgaristan Macaristan Çek Cumhuriyeti
Ukrayna gibi ülkelerin sağ muhafazakar popülist politikacılarıyla aynı… Yani
savları da kendi özgün savları değil ithal J)
Yav ne kadar uzattım.
Kısaca İstanbul Sözleşmesi aşağıdaki
amaçlarından başka bir amaç edinmiyor. Ek olarak bir hukkuk metni olarak
çerçeve çiziyor. Şöyle uygulayacaksınız, şunu yapacaksınız, bunlar denetleyecek,
yaptıklarınızı şöyle raporlayacaksınız, gelişimi böyle ölçeceksiniz, bunu da
her koşulda şartsız şurtsuz acil ve işlevli bir sonuca ulaşmak için her koşulda
yapacaksınız diyor.
Amaçlar şunlar: Hiç de aile
birliğini bozmak eşcinselliği arttırmak gibi bir derdi yok. Aksine Kadın eşit ve
şiddetten uzak olursa mutlu aile olur diyor ve sağlıklı bireyler yetişir diyor.
1 Bu
sözleşmenin maksatları şunlardır:
a- kadınları
her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti
önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;
b- kadına
karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve
kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında
önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;
c- kadına
karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım
edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
d- kadına
karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası
işbirliğini yaygınlaştırmak;
e- Kadına
karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir
yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri
birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve
yardım sağlamak.
2 Tarafların
söz konusu Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlama
amacıyla bu Sözleşmede spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur.
Metnin özü budur.
Şimdi esas meseleye gelelim:
1- Kadının
ekonomik bağımsızlığı olmadan eşit bir birey konumuna gelmesi hayaldir.
2- Ekonomik
bağımsızlığı olan kadın geleneksel toplumda erkeğin öfkesini üzerine çeker.
3- Toplumsal
ahlak ve etik kurallarını değiştirmeden ekonomik bağımsızlığı olan kadını
erkeğin şiddetinden asayiş önlemleri ile kurtamazsın, bu çözüm ancak tek tek
belli olaylarda mümkün olur.
4- Toplumsal
ahlak ve etik değerleri hızlı ve geri dönülmez biçimde değiştirmek Zora Dayalı Toplumsal
Dönüşümlere bağlıdır. Bunun adı da Devrimdir.
Şimdi bir esas
mesele daha…
Kadının evinin
dışında ekonomik bir aktör olarak piyasada olması kapitalizm için bir talep
yaratır iyidir. Tekelci burjuva bunu ister.
Kadının evinin
dışında olması üretmesi ve işçi sınıfına dahil olması toplumdaki başka
eşitsizlikleri görmesi açısından iyidir. Onu içinde bulunduğu ataerkil
koşullardan kurtarır modern toplumun çelişkileriyle yüzleştirir. Sosyalistler
bunu ister.
Örümcek kafalı
siyasal islamcılar bunu istemez. Çünkü bütün ayrıcalıkları ve keyifli ortamları
bozulur ellerinde bir bok kalmaz. Doğal olarak bunu istemezler.
Kıssadan hisse
de İstanbul Sözleşmesi uygulansa kadınları korur. Ama kim nasıl uygulayacak sorusu önem kazanıyor. Gelişmiş bir kapitalist ve demokrat bir ülkede bile kadınları koruyan kanunlar ne kadar uygulanıyor? Bu soru havada asılı kalır
kadının tam ve kesin kurtuluşu Eşitlikçi ve Ortak Paylaşımcı bir Toplumsal
Dönüşümle Yani Devrimle olur.
Benden bu
kadar.
Yorumlar