Tarihi TKP Neden Rehberimiz..? Ve Komünist Partilerin Devrimci Mekaniği… (I)
Dünyadaki Komünist Partilerin Kuruluş aşamaları, onların içinde bulundukları coğrafyadaki işçi sınıfı hareketinin konum, sınıf mücadelesinin gücünü ve seyrini belirlemiştir. Yani “Komünist Partilerin kuruluş yöntemi sınıf mücadelesinin kaderidir” dediğimizde soyut idealist bir söylemden bahsetmiyoruz. Komünist Partilerin içinde bulundukları andaki durumunu da bu ilkelerin belirlediğini göreceksiniz. Bu yazı bu bağlamda Tümden gelen bir bakış sunacağı için çok fazla ayrıntıya boğmadan komünist hareketlerin ana ilkelerini vermek ve Komünist Partilerin şu anki gelişimini değerlendirmek açısından genel bir bakış
olacak. Derin araştırmalar için belki bir ajitasyon da olabilir.
Sınıf mücadelesi tarihinde Komünist Partilerin kurulmalarını ve kurumsallaşmalarını 3 tarihsel aşamaya ayırabiliriz. Tabi ki bu herkesin bilebildiği gibi Komünist Enternasyonallere bağlıdır. Komünist Hareketin tarihsel kesitte geçirdiği bu aşamalar bize Modern Komünist Partilerin tarihindeki temel kuruluş biçimlerini de vereceklerdir.
I.Enternasyonal (1864), daha çok 1848 İşçi Ayaklanmaları ile Tarih sahnesine politik bir özne olarak ortaya çıkan İşçi Sınıfı’nın örgütsel ifadesidir. I. Enternasyonal, Avrupa coğrafyasında siyasi politik ve toplumsal taleplerinin çeşitli ulusal sınırlar içinde hapsolmuş yüzlerce işçi sınıfı birliği, derneği ve örgütlerinin uluslararası taleplerinin ve küreselleşmeye başlayan kapitalizmin karşısına ideolojik ve örgütsel bir güç olarak çıkma arayışının bir ifadesidir. Bildiğiniz gibi sosyalizm fikirleri ve sendikal hareket Markszim’den daha eskidir. Ancak Marksizm 1848 den beri ideolojik olarak da tarih sahnesine çıkmaktadır. Komünist Manifesto Şubat 1848 yılında yazılmış ve Komünist Birlik yasal sınıf siyaseti güden politik bir özne olarak sınıf mücadelesi arenasına katılmıştır. I.Enternasyonalin ideolojik ve siyasal zemininin kurulmasında Marx ve Engels’in doğrudan katkıları olmuştur. I. Enternasyonal örgütleri daha çok sendikal faaliyet yürüten işçi sınıfı tabanlı, siyasi ajitasyon yapan dergi ve gazete büroları ile zaman zaman burjuvazi lehine aristokratik hükümetlere karşı hukuk ve demokrasi mücadelesi veren aydın sınıfından oluşuyordu.
Bütün işçi örgütlerinin farklılaşan programlarına ve nihai hedeflerine rağmen örgütsel yönleri ve pratikleri tek tek de olsa temelde sendikal faaliyeti birleştirmek, sosyalist hareketi birleştirmek ve küçük burjuva aydın hareketini birleştirmek olarak bu 3 ilkede özetlenebilir. 1848’lerin Devrimci havasında kendi siyasi programlarına uygun olarak konumlansalar da (örneğin silah yolu ile hükümetleri devirmekten; burjuva parlamentolarda aristokrasiye karşı evrensel insan haklarını savunmaya kadar) Temelde pratik alanda yönelimleri bahsettiğimiz bu üç ilkedir. Ve kendi programlarına göre bu üç ilke üzerinden birine daha çok yönelmişlerdir.
Bunu I.Enternasyonal’in bütün bileşenleri tarafından kabul görmüş ve üzerinde odaklandıkları temel konulardan görebiliriz. Yapılan 4 kongrede de üzerinde tartışılan konular işçi sınıfının ortak eylem ve ortak bir örgüte ihtiyacı, sınıflı toplumların ortadan kaldırılması, Uluslararası işçi sınıfı dayanışması, Ortak bir sendikal hareketin ve grevlerin düzenlenmesi, siyasal eylemler, üretim araçlarının özel mülkiyetinin kaldırılması ve sürekli orduların dağıtılması…
Dolayısıyla bu dönemde işçi sınıfı ideolojisinin hem bilimsel hem de kurumsal temelleri güçlendirilmiştir. Bir coğrafyanın orada burada dağınık bir biçimde oluşan işçi sınıfı kurumları öbekleşmiş maddi ve ideolojik zeminde güçlenerek 1871 Paris Komünü’ne giden süreci hızlandırmıştır.
II. Enternasyonal (1889): Her Devrimin arkasından gelen yenilgiye bir tasfiye dalgası eşlik eder. Bu hem Kapitalizm tarafından hem de sosyalist hareketin kendisi tarafından yapılır. 1871 Paris Komünü yenilgisi de dersler ve kırılmalarla sonuçlandır. Marx’ın Komüncüler’in hataları için bahsettiği iki önemli çıkarım her şeyi özetlemiştir. “Komüncüler Versay’dakileri tasfiye etmeden özgür seçimler ile zaman kaybettiler (Halbuki Fransız Devrimi Aristokrasinin gözünün yaşına bakmadı) ve Fransız Ulusal Bankasındaki büyük meblağlara el koymadılar ve bu para Komünü ezecek Ordu için harcanmak üzere Versay’a taşındı. Evet, Paris Komünü üzerinde Fransız Cumhuriyetçilerinin, Sosyalistlerinin, Anarşistlerinin ve pek tabi işçi sınıfı aristokrasisinin oluşmasıyla birlikte (Çünkü Emperyal Şirketler yavaş yavaş siyasal alanda etki kazanmaya başlamıştır) Fransız Sosyal Demokrasisinin nasıl bir ideolojik kakofoni yarattığını tahmin edebilirsiniz. Bu tasfiye döneminde Burjuvazinin İşçi Sınıfı üzerinde ve kendi lehine nasıl bir “aydınlanma” yaşadığını anlatan yine burjuva bir yazar olan ve romanları o dönemde çok okunan bir “aydın” a kulak verelim: (Edmond de Goncourt) “… kanama tamamen sona erdi ve toplumun isyancı kesiminin öldürülmesi ile yaratılan böyle bir kanama devrimi geciktirecektir. Eski toplumun bu devrimden önce sakince geçecek 20 yılı daha var.” Ancak kendisi öngörülü bir burjuvaymış ki 1871 den tam 46 sene sonra olabilecek olan bir devrimi “aşağı yukarı” öngörebilmiş. İşte bu 26 yıllık gecikmeyi sağlayan iki etken vardır. Birincisi emperyalist şirketlerin büyük sermaye birikiminin finanse ettiği işçi aristokrasisi ve onun biricik siyasal programı olan sosyal demokrasi iken ikincisi işçi sınıfına yönelmeden ve hafızalarında Paris Komün’ünün şanlı hülyaları ve ellerinde silahları ile tasfiye kervanına katılan ihtilalci sosyalizmdir. Burjuvazi ilkini para ile satın almış ikincisini ise gizli polisi ile ajite etmeyi bu süreçte kendi bekası için yararlı görmüştür. Yine de burjuvazinin 20 yıllık rahatlığı öncesinden yavaş yavaş bozulmaya başlamış ki 1889’da II. Enternasyonal gündeme gelmiştir.
I.Enternasyonel zamanında işçi derneği, işçi birliği, işçi sandığı (kurumsal sendikalar öncesi durum), sosyalist dernekler gibi adlar ve yerel örgütlülüklerle gelişen sınıf örgütleri 1871 e uzanan süreçte ulusallaşarak hatta yer yer uluslar arası alanda büyüyerek (şimdiki keskin sınır kontrolleri yoktu. Bu o şehirden o şehre göç eden işçi sınıfı için ve büyük tekeller için de bir gereklilikti) olgunlaşmışlar. İçlerine sosyalist aydınları, yavaş yavaş oluşmaya başlayan gençlik hareketlerini ve burjuva kesiminin aydınlanmacı cumhuriyetçi bir kısmını da katmışlardı. Ancak 1871 yenilgisi ve tasfiyesi zorunlu olarak sınıf siyasetinde programatik ayrışmayı da getirmiştir. Olgunlaşan Marksizm fikri de bu aracı sınıf hareketine vermiştir. II. Enternasyonal’e ulaşan tarihsel süreçte. İdeolojik tahkimat her iki sınıf (işçi sınıfı-burjuvazi) için de tamamlanmaktaydı. Çeşitli uluslarda Aristokrasi ve eski düzen’in temsilcilerinin iktidarları reform talepleriyle geriletilmesine ek olarak Burjuva parlamentolar kurulmuş, yerleşmiş ve Genel Seçimler ile birlikte ilk Modern Siyasal Partiler’de sınıf savaşı sahnesine çıkmaya başlamışlardır.
İlk Siyasi Parti olan İngiliz Liberal Federasyonu’dur. Ancak mevzu Genel Seçimler olunca Burjuvazi İşçi sınıfını keşfetmiştir. Yenilgi sonrası İşçi Sınıfına karşı “aydınlanan” burjuvazi (çünkü hesaplaşma bitmemiştir) İşçi Sınıfına çeşitli reformlar vermek zorunda kalmıştır (1871 de İngiltere de sendikalar yasallaştı) Hemen peşinden kurulan Fabian Derneği ki İngiliz İşçi Partisi’nin atasıdır; Toplumsalcı ve sosyal reformcu bakışı ile yer yer zenginleşen işçi sınıfının ayrıcalıklı katmanlarını sisteme entegre ederek sosyal demokrasiyi geliştirmişlerdir. Bu vesile ile o dönemde İngiliz Avam kamarasına giren işçi aristokrasisini görmeye başlıyoruz. Yasal işçi sendikalarının tanınması da toplumcu sosyal reformcu ve uzlaşmacı fikirler işçi sınıfı içinde kök saldı. Tabi ki örneğin Almanya da 1878 de çıkartılan Anti-Sosyalist Yasa ile birlikte düşündüğünüzde tasfiye sürecini görebilirsiniz. Paris Komünü’nde Elinde silah olan birçok sınıf bilinçli işçi, sosyalist, aydın polis tahkikatına uğradı, tutuklandı, o Avrupa ülkesinden o Avrupa ülkesine taşındı (Marx da dahil…, bu tablo çoğunuza bu günden yabancı gelmeyecektir…). Bir kısmı bu yenilgi karşısında geri çekilmeyi bir taktik olarak öğrenirken bir kısmı ise ağır polis tahkikatı koşullarında ellerinden silahı bırakmayı reddetti. Çok yukarıdan bakılırsa bile sınıf siyasetinin ihtilalcı kesiminin bu tutumu sınıf siyasetinin Devrimci militan damarının tarihsel hafızasını bu günlere taşımayı başarması açısından her şeye rağmen önemlidir. Bu koşullarda gelişen ve yasallaşan sosyal demokrasi hareketi (Her şeye rağmen işçi sınıfı mücadelesi lehine talepler barındırıyordu.) işçi sınıfı tabanında yaygınlaşıyordu. Devrimci sosyalistler ve komünistler Bu sosyal demokrat hareketin içinde kendilerine yer bulabiliyor. Kendi programlarını bunların içinde ajite edebiliyorlardı. İşçi sınıfı ile enternasyonalist sosyalist hareketi ayrıştırmaya çalışan burjuva aydınları bu konuda pek başarılı olamadılar. II. Enternasyonal döneminde Devrimci Marksist ideolojinin pusulası sonradan uluslaşmaya başlayan ve kapitalist pazarda söz isteyen Almanya’ya, Alman Sosyal Demokrat Partisine kaymaya başladı. Bu başarının altında gelişen sendikal faaliyet ekseninde sosyal demokrasi altında yasallaşan işçi sınıfı mücadelesi ile dergi ve gazete büroları biçimine kadar gerileyen sosyalist hareketin buluşması ve bu dinamizmden etkilenen aydın hareketi vardır. Gene işçi sınıfı örgütlerinin mekaniği bu dönemde de işlemektedir: İşçi sınıfı hareketinin birleşmesi, sosyalist hareketin birleşmesi ve aydın hareketi içinde meşruiyet kazanmak.
Marksizm disiplini ve Devrimci fikirlerle beslenmiş Alman Sosyal Demokrat partisi Modern İşçi Sınıfı Partilerinin ilk örneklerindendir. Burada modernlikten kasıt işçi sınıfı hareketi ile sendikalar vasıtasıyla bağının olması, ilerici ve kısmen sosyalist aydınları içinde barındırması ve gençlik hareketini ve artık başını kaldıran kadın hareketini içine alması gibi toplumun birçok siyaset merkezini barındırmasını kast ediyorum. Tabi ki bunun yanında üyelerinden aidat toplayan, kendi merkezine bağlı ya da özerk birçok kurumu bulunan, belirlenmiş bir program ve işleyiş yöntemine sahip olan, kendi yayın organları, eğitim programları ve dayanışma komiteleri olan bir modernlikten bahsediyorum. Sosyal Demokrat partiler kendi coğrafyalarının genelinde siyaset yürütme potansiyeli kazandılar. Kendi parti kurulları merkez komiteleri kendi içinde seçim ve yönetim organları gelişti.
Program farklılıklarına rağmen Sosyal Demokrat bir kılıf içinde ifade bulan (Zira devrimci sosyalist fikirler ve komünizm yer yer yasaklanmaya, sansürlenmeye başlamıştı) Komünizm ve Devrimci sosyalizm fikri işçi tabanına yaygınlaştı. Zaman zaman bu sosyal demokrat kılıfı yırtıp devrimci sosyalist fikirler ile burjuva parlamentolarda ifade bulan özgünlükler gerçekleşti. (Fransız Jean Jaures örneği. Buraya bir ara prantez içinde değinmek gerekir I. Paylaşım Savaşının başlangıcı Avusturya-Macaristan veliahttı Arşidük Franz Ferdinand suikastına bağlanır ancak gerçek başlangıç Fransız Parlamentosundaki sosyalist grubun lideri sayılan Jean Jures suikastıdır. II. Enternasyonal dönemi aynı zamanda uluslararası burjuva gizli polisinin kurulduğu örgütlendiği ve geliştiği bir dönemdir. Sınıf mücadelesi her alanda çetin bir biçimde sürmektedir).
Buraya başka bir parantez koymak istiyorum benzerlik harikadır çünkü: 12 Eylül Darbesini darbeciler siyasi suikastlara ve Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan "şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi" olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterildi. Hâlbuki 12 Eylül Darbesinin Başlangıcı Kemal Türkler Suikastı idi. Şaşırtıcı bir tarihsel benzerlik…
Biz konumuza geri dönelim. 1871 sonrası uzun bir tasfiye sürecinden sonra gelen toparlanma çetin ideolojik ve örgütsel mücadeleler içinde Sosyal Demokrasi içinde gerçekleşti. Bunun en başarılı temsilcisi olan Alman Sosyal Demokrat parti ise, tekrarda fayda var: işçi sınıfı sendikalarını, sosyalist hareketi ve evrensel hukuk peşindeki küçük burjuva aydın hareketini birleştirdi.
Ta ki I. Paylaşım Savaşı patlak verene kadar. II. Enternasyonal macerası da burada bitiyor. Zira sosyal demokrasi işçi sınıfının enternasyonalist çıkarlarına ihanet ederek savaşa karşı bir sınıf cephesi kurmakta ayak diretecek savaş çığırtkanlığı yapan kendi burjuva ulusal hükümetlerinin yanında yer alacaktı. (O günlerden bu günlere gelinene kadar sosyal demokrasi her zaman düzen siyasetinin işçi sınıfı hareketini baltalamakla görevli ajanı olma konusunda uzmanlaşmıştır.) Bunun meşru zeminini Burjuva polisi ve burjuva aydını Paris Komünü’nden beridir kurmaya çalışıyordu. Şöyle ki: İşçi sınıfını ulusal coğrafyalar içinde diğer uluslardan işçilere karşı kışkırtarak -milliyetçilik- ya da kırlardan şehirlere akın eden köy yoksullarını itaatkâr birer işçi olmaları için onların muhafazakar ve dini inançlarını kaşımak saikıyla çeşitli cemaatlerin önünü açarak. Sosyal Demokrasi ise bu işçi sınıfı içindeki yaygınlığını ve meşruiyetini korumak için Devrimci fikirlerinden ve enternasyonalist perspektifinden vazgeçti. (Sanırım bu 150 yıl öncesinin durumu da size günümüzden baktığınızda tanıdık geliyordur…)
Bir örnek vermek gerekirse: “komünistlerin sendikalarımıza sızmamasına çok dikkat ve gayret etmek zorundayız. Aslında komünistler devlet iktidarını ellerine geçiremedikleri sürece daima iyi ve mükemmel sendikacılardır. Ancak siyasi iktidar ellerine geçer geçmez sendikacılık idealleri bütünü ile son bulur ve Sovyet rejiminde olduğu gibi, bunlar sadece birer «aktarma kayışı» haline gelir (tabir Lenin'e aittir)” Helmut Schmidt Federal Almanya Sabık Şansölyesi ve Sosyal Demokrat Parti İkinci Başkanı. Benzer sözleri bizim Türk-İş sendikasının yöneticilerinden de duyabilirsiniz mutlaka vardır gazetelerde falan. Aslında haklılar… Devrimden sonra sendika içindeki işçi önderlerini fabrika yönetimine değil doğrudan devlet yönetimine alacağız ve yerlerine yenilerini yetiştireceğiz J) Ne olacaktı ki zaten; sendika içindeki işçi önderleri, olmayan patron ile ücretleri için masaya mı oturacaklardı J)) Sendikalar genç işçi kuşaklarının eğitimlerinde, fabrika yönetimlerinde, çalışma koşullarının belirlenmesinde gerekli olacak. Ve evet demokratik bir aktarma merkezi olacak. İşçi önderinden Komünist Parti önderine…
Konu dağınık gidiyor biliyorum, ancak tarihsel kesitler verirken ve bu kesitler içindeki Komünist Hareketin ve onların örgütlerinin ana durak ve stratejik noktalarını dağınık da olsa vermek elzemdir. Ayrıca tarihin tozlu raflarına bakarsanız her hizip ve eğilim kendini haklı çıkaracak bir durak ya da bir benzerlik de çıkarabilir. Ancak Marksistler Tarihin donmuş ve fotoğrafı çekilmiş bir anına takılıp kalmazlar onlar için tarih hareket halindedir ve onlar ilgilendikleri konunun dönüşüm yasalarını arar bulurlar. İşte bu mekaniğin de bir yasası olmak zorunda. Dünya Komünist Hareketi başarılı olduğu noktalarda hep aynı şekilde davranmıştır. Lenin bunu çok iyi gördü ve Sürekli işçi sınıfı hareketi içinde ve sürekli sosyalist hareket içinde kalarak onları birleştirmeye çalıştı. Bu birleşime toplumda bir hegemonya (ahhh Gramschi keşke daha uzun partinin başında olabilseydin.) yaratmak için de cumhuriyetçi ve evrensel insan hakları savunucuları(şimdinin liberalleri ile karıştırmayın)nı yanına çekmeye çalıştı. Bunu en az Lenin kadar Avrupa Gizli Polisi ve Çarlık Gizli Polisi’de gördü. Burjuvazinin temel amacı taaaaaaaa 1871’den beri sosyalist hareket ile işçi sınıfını hareketinin birleşmemesi üzerine kuruludur. Ama zaman zaman Devrimciler bu planın üzerine Tüy dikerek Küçük Burjuva Aydınlarını da saflarına kattılar ve Toplumsal hegomanyayı Devrime kadar götürdüler. Çözülmez bağlarla bu 3 hareketi birleştirdiklerinde de Proleter Devrimini gerçekleştirdiler. Burada stratejik yönelimden ya da ideolojik tahkimattan başka bir şey söylüyorum. Bu Devrimci Komünist Partilerin Mekanik ve tabiî ki Diyalektik yasasıdır. Bir gün önce ölen ve Peru’nun yüksek güvenlikli zindanlarında 29 yıl esaret çeken Komünist Parti Lideri Abimael Guzman, Peru gettolarında yoksul işçi-köylü ve işsiz-topraksız köylü halk kitlelerini örgütleyebilirken Lima şehir merkezinde, burjuvazinin ta göbeğinde ülkenin en ünlü balerinlerinden birisi ile birlikte yakalanmıştı. Daha fazla dağıtmadan III.Enternasyonal (Komünist Enternasyonal, Komüntern)’e gelelim.
III. Enternasyonal (1918-21), 1848’lerden I. Paylaşım Savaşı sonuna gelen süreçte sınıf mücadelelerinin tarihiyle çelikleşmiş deneyim kazanmış bütün kurum ve organlarını oluşturmuş sınıf partileri sosyal demokrasi ile de ayrıştıktan sonra Ekim Proleter Devriminin de verdiği meşruiyet ile artık Modern Komünist Partileri olarak tarih sahnesine çıkacaklardır. Dünya Devrimini yapmak için aynı mekanik ve diyalektik kanun geçerlidir. İşçi Sınıfını Birleştirin, Sosyalist Hareketi Birleştirin, İlerici Aydın Hareketini Birleştirin ve hepsini de birbirlerine karşı birleştirin. Lenin Dünya Proleter Devriminin Kürsüden sesleniyordu: Farklı eğilim ve hizipleri çelikten bir çekirdek ve Demokratik Merkeziyetçilik yolu ile bir arada tutarak bir hedefe yönlendirin. Dünya Devrimi. III. Enternasyonal’in Modern Komünist Parti İlkeleri belirlenmişti. İşte bu ilkeler ile kongre ve kurultaylar ile kurulan ilk partileri Türkiye Komünist Partisi, İspanya Komünist Partisi, İtalyan Komünist Partisi ve Belçika Komünist Partisidir. Bu dört Komünist Partisi’nin de kuruluşu ve yöntemi hemen hemen aynıdır bunlara daha sonra Yunanistan Komünist Partisi eklenecektir. Bu partiler kendi coğrafyalarındaki kısıtlı da olsa işçi ve köylü hareketini, sosyalist aydın hareketini ve mevcut hükümetleri ile zor yolu ile husumet sahibi aydın kesiminin hareketlerini birleştirmişlerdir. (Diğerleri daha uzun bir araştırma konusudur, ancak kuruşlarındaki kongrelerde ve gelişmelerinde bunları göreceksiniz). Örneğin Türkiye Komünist Partisi; büyük şehirlerde ve yabancılara verilmiş imtiyazlarda çalışan işçiler arasında örgütlenmiş Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fıkrası, Kurtuluş Savaşına katılmış ve katılmakta olan Anadolu’daki silahlı düzensiz birlikler, Yine Anadolu’daki sosyalist cemiyetler ve İstanbul’daki iktidara muhalif ve Kemalist kadrolarla dirsek temasındaki aydın hareketi ve Anadolu dışındaki Türk savaş esirleri ve Türki cumhuriyetlerdeki Anadolu bağlantılı cemiyetleri 10 Eylül 1920’de Bakü deki Kurultayda birleştirerek kurulmuş ve Komintern deki temsiliyet ve görev hakkını kazanmışlardır. Mustafa Suphi Bolşevik kadrolarla birlikte savaşmış Bolşevik Parti organlarında görevler almış bir komünisttir. Dolayısıyla onun zihninde ki parti kendi şahsına münhasır bir parti ve kendi kendini komünist ilan eden bir kongre ile kurulmuş bir parti değildir. O kendinden önceki Komünistlerin kurdukları örgütleri analiz etmiş Lenin’in öğrencileri olan Bolşeviklerden biri olarak, Komünist Parti’nin işçi sınıfı hareketi, sosyalist hareketi ve aydın hareketini birleştiren bir kongre ile kurulacağının bilincindedir. Mustafa Suphi yine Lenin’in Nasıl Yapmalıda bahsettiği komünist hizipleri (yuvarları) büyük bir toparlanma ile partiye dönüştürecek bir atılımın peşindedir. TKP, Bolşevik Parti modelini esas alarak Demokratik Merkeziyetçilik ile ortak kararlaştırılmış bir parti tüzüğü ve programı ve çeşitli organları olan bir kitle-sınıf savaşı partisidir. Malumun ilanı; kuruldukları andan itibaren de Anadolu’da Kurtuluş Savaşı veren Kemalist kadrolar tarafından ciddi bir tehdit olarak algılanıp baskı altına alınmıştır. Mustafa Kemal’in Sovyetlerden gelecek yardıma zeval gelmesin diye giriştiği ali cengiz oyunları ile ülkeye çağrılan ve bunun ertesinde Anadolu’daki gericiliğin yoğun tepkisiyle ve çeşitli aldatmacalar yolu ile tasfiye edilmeleri kolay olmuştur. Arıca bu TKP MK’sının yoğun savaş ortamında açık faaliyetlerde uzmanlaşmalarına rağmen illegal faaliyet konusunda eksikleri olduğunu gösteriyor. Burjuva gizli polisi yine devrededir. Burada uzun bir tarihçe verilebilir ancak konumuz bu değil Parti’nin kuruluş yöntemi ve hedefidir. Aynı mekanik ve diyalektik kanunlar geçerlidir. Kongre kararları ve parti yayın organlarından bunlar çıkarılabilir. (Bkz. TKP Tarihi ile ilgili çeşitli yayınlar.)
Peki asıl meseleye gelelim. Bu günün Türkiye’sinde işçi sınıfı hareketini, sosyalist hareketi ve aydın hareketini ve bizatihi bunları da birbirlerine karşı birleştirebilecek bir gündem ya da nesnel koşul mevcut mu?
Yukarıda anlattığım özetin özeti tarihsel ilerleyiş bize göstermiştir ki bu konu bizim tarihin ilerleyişindeki bir kesit olan bu günkü yerimizden ya da aslında kendi küçük komünist yuvarımızdan ağıladığımız sınıf mücadelesi koşullarına bakışımızı aşan bir mevzudur. Bu sınıf hareketinin öncü güçlerinin Devrimci Diyalektik Mekaniğidir. Üç tarihsel aşamada da bu gerçekleşmiştir. Ve tarihe yukarıdaki üç ilke ile ve Lenin’in özgün müdahalesi sonucu eklenen dördüncü bir ilke (bütün hareketleri birbirlerine karşı da birleştirin) ile yola çıkan öncüler müdahale etmiştir. Ve hiçbir Leninist de koşulların kendiliğinden olgunlaşmasını beklemez.
Ne Yapmalı’nın özetinin özeti ve devrimci ruhu da şudur:
Bundan sonra, Modern Komünist Partilere sahip olacaksınız. Modern Komünist Partilerde ısrar edeceksiniz. Ve aşağıdaki 4 ilkeyi özümsemeyen hareketlere (yuvarlara) Komünist Meşruiyetini Yakıştırmayacaksınız.
1- İşçi Sınıfı Hareketini Birleştirmek,
2- Sosyalist Hareketi Birleştirmek,
3- Aydın Hareketini Birleştirmek,
4- Bütün bu unsurları birbirlerine karşı birleştirmek.
Yorumlar