Para Politikası ve Giyotin

 


Bu satırları tam bir muhasebeci gibi yazacağım. Duygudan arınmış, hissiz, tam bir muhasebecinin sahip olması gereken sağlam ve büyük tuşlu dijital bir hesap makinesi gibi. Hadi biraz gönlünüz olsun diye tuşlarından güzel tınılar çıkan bir hesap makinesi olsun bu ya da bir GİYOTİN sehpasının etrafında öfkeden çılgına dönmüş yoksul kitleleri çeken dijital bir kamera.

Biraz önce bir haber okudum. Merkez Bankasının Kur Korumalı Mevduat Hesabı(KKM)’nın Hazineye 2022 yılı için 181,5 milyar lira toplam yükü var. Yani her 8 dolara karşı 1 dolar kur farkı vermiş hesap sahiplerine. Birkaç gerçek hayattan bilgi verdikten sonra sonuçlarını ya da sıradan halkı ilgilendiren sonuçlarını birazdan açıklayacağım. Çok karmaşık değil sıradan halk için

Bir muhasebeci olarak reel finansın da içinde sayılırım. Bir miktar kafanızı şişireceğim ama hemen sıkılmayın. Tipik olarak şirketlerin bankalar nezrindeki kredibilitesi her kurumlar vergisi beyan döneminden sonra ya da özel olarak 4. Kurumlar Geçici Vergisin’den sonra (2022 yılı için Kurum Geçici Vergi Kaldırıldı) Şubat-Mayıs arası, bilançoları (Kar-Zarar, Varlıklar-Borçlar) belirli olur ve bankalar buna göre kredi limitlerini belirlerler. Bu sene seçimlerin de etkisi ile Kredi Garanti Fonu (KGF) vasıtasıyla KOBİ’lere kredi musluklarını açtı. KGF kısaca teminat sıkıntısı yaşayan KOBİ’lerin devlet destekli olarak krediye ulaşabilmesi demektir. Bankaların elini güçlendirir. Hazine bunun için bir Fon ayırır karşılıksız kredilerin bankalara zararını karşılar. Kredi ödenmezse devlet hazineden bankanın zararını karşılar.

Tabii bu durumda patronlar bizi harıl harıl çalıştırıyorlar. Tüm yıl için hesapları toparlayıp, bilançolara çeki düzen vermemiz için. Uzun ve zahmetli bir iştir layığı ile yapılmaya kalkılsa. Tabi bilanço şöyle olursa böyle olur dememize kulak asmadan Banka müdür ve müdür yardımcılarını (Ki bu konuda oldukça liyakatsizlerdir) araya sokup para-kredi almak için zaten yapmak zorunda oldukları iş üzerine bir miktar avanta-rüşvet-komisyon koparabiliyorlar. E bir de musluğun başındadırlar tabi. Helali hoş olsun J) Aynı biçimde vergi dairelerinde memurun zaten yapmak zorunda olduğu iade işlerinde süreci hızlandırmak için avanta-rüşvet-komisyon koparması gibi yine müdür-yardımcı ve bir takım açıkgöz memurlar başrollerde. Bunu çürümeyi göstermek için araya soktum. Sürekli tanık oluyoruz ya erk sahibi ya da erkden nemalanan insanlar neden düşük ücretlere itiraz etsinler ki? Bir de niye ülkenin içinde bulunduğu durumu düşünüp doğru bir seçim ya da siyasal hatta sahip olsunlar ki, gemilerini yüzdürüyorlar Patronlardan arta kalanlarla birlikte. Tabi bu noktada her şey zamanla rekabet ve yüksek banka hesapları oluyor her şeyin ölçüsü ahlak ilke hak getire.

Devamla hükümetin faiz sebep kur sonuç politikası makro düzeyinde yerelde böyle böyle pratiğe geçiyor bu politikalar. Seçim süreci ile birlikte katmerleniyor. Küççük Patrona (KOBİ) kıyak. Nasıl ki orta sınıf düzenin bekası için gerekli ise Küççük Patron da kapitalizmin bekası için gerekli. Gerçi bu faiz sebep kur sonuç politikası ibreyi Orta Sınıftan-Küççük Patrona kaydırdı. Al sana çürüme için bir sebep daha. Eğitimli Orta sınıf tasfiye olup ahlaksız ve sonradan görme Küççük Patron toplumsal yaşama hakim oldu. Siyasal İslam’ın bir çıktısı daha. Bunlar piyasada her haltı yer sonra Cuma namazları İSTOÇ’da takunyaları kıçlarına çarpa çarpa camiye koşar…

Peki bu Küççük Patronlar aldıkları paralar ile ne yapıyor? Nasıl olsa bir akar var. Kredi faizleri birkaç ay sonra kuşa dönüyor nasıl olsa. Kendi lehine enflasyon var bir koyuyor on alıyor. Ev alıyor, Araba alıyor, (bunlar ayrıca sonraki krediler için de bir teminat oluyor), keyfi varsa bir kısmı ile borç ödüyor, daha da keyifli ise az buçuk üretime dönüşebilecek yatırım yapıyor (mesela makine ya da işçi almak gibi). Ama daha çok kolay para kazanmaya alıştığı için ticaret yapıyor. Bitirim ve cingöz iş arkadaşlarıyla ya da ortaklarıyla Çin’den satılabilecek bir şeyler ithal ediyor. Çocuklarını özel okula gönderiyor, metresinin altına mercedes çekiyor, günahlarının kefareti olarak şeyhinin hayır duasını devlete göstermediği kasasından satın alıyor. Yine paramiliter çeteci arkadaşlarına sponsor oluyor. Sahip olduğu evlerin kiralarına zam yaparken ya da yanlarında çalışan işçilerin ücretlerine zam yaparken piyasaaa diye cırlıyorlar. Yaptıkları tam olarak bu. Ne bir eksik ne bir fazla…

Düşük faiz bunlara kredi, yani avantalık vermek; piyasaya karşı sabitlenmiş kur ise bunlar ithalat yapıp daha da zenginleşsin diye var. Hem merkez bankası bunların giderlerini karşılıyor. Hem de kurun yükünü sırtlanıyor. Üretim yeterli olmadığı ya da emek yoğun ithal ikameci olduğu için ülkeye döviz illegal yollardan giriyor. Merkez bankası Para basıp bunlar döviz alsın, ithalat yapsın diye kuru sabit tutuyor. Bunların mevduat hesaplarını koruyor. Toplumun ortak birikiminde (Hazine) ne varsa bunlara aktarıyor. Eee haliyle habire para basıyor.[1]

Daha bunların büyük ağabeylerini yazmadık bile, Ballı ihaleler, Vergi afları, karşılıksız büyük krediler, borç ertelemeler, ödeme kolaylıkları, vergi muafiyetleri, Asgari ücretin açlık sınırına çekilmesi, ballı özelleştirmeler … vb. liste uzar gider.

Devlet doğrudan ve dolaylı vergiler yoluyla orta sınıftan ve çalışan kesimden aldığı vergiyi küçük ve büyük patrona aktararak hırsızlık yapmaktadır. Para basımı enflasyon yaratmakta senelik ve 6 aylık süreçlerde ücretleri artan emekçi kesimlere karşı her maliyet artışını fiyata yansıtan Patronlar buna azmettirici olarak iştirak etmekte ve enflasyonun nimetlerinden yararlanmaktadır.

Peki yoksul sınıflar için ne gibi sonuçları oluyor:

Açlık sınırında bir yaşam, yurttaşların büyük bir çoğunluğunun barınma, eğitim ve sağlık haklarının ellerinden alınması (öyle ya bunlar hazineden karşılanacaktı; ama hazine küççük ve büyük patrona çalışıyor) ya da bunlara ulaşmanın zorlaşması, yüksek faturalar, yüksek kiralar, yoksulluk nedeniyle aile birliğinin bozulması, kadına karşı şiddet, uyuşturucunun yaygınlaşması[2], tarikatlaşma, aşırı milliyetçilik gibi toplumsal uzlaşıyı bozucu düşünce akımlarının topluma etkin olması, çeteleşme ve suç oranlarının artması, toplumun ahlak ve etik kurallarının yozlaşması para-maliye politikalarının doğrudan etkisidir.

Şimdi hesap makinesini çalıştıralım:

Asgari ücretli çalışan sayısı gittikçe artıyor. Bu tablo asgari ücretin biraz üzerinde ücret alanları kapsamıyor. Ve son değişiklerle asgari ücret üzerinden vergi alınmaması bu sayıyı arttıracak.[3] Ülkede asgari ücretin altında maaş ödenmesi tartışılıyor.[4]

Kız çocukları okula gidemiyor.[5] Çocuklarımız sağlıksız besleniyor.[6]

Geçim sıkıntısı kaynaklı boşanma oranları artıyor.[7]

Suç oranları artıyor.[8]

Bu sonuçlar genelde kapitalizmin özelde ise hükümetin para-maliye politikalarının sonucudur. Servet transferi hırsızlıktır. Toplumda maddi olarak karşılığı vardır. Bunun cezası olması gereklidir. Biraz da hukuk o zaman:

Hırsızlık Suçunun Madde Metni: Madde 141- (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Şimdi seçimler yoluyla buna rıza üretilir diye itiraz edebilirsiniz. O zaman konu nitelikli hırsızlığa girer.

Nitelikli hırsızlık suçu; taşınır bir malın belli kapalı yerlerde bulunması, özellikli fonksiyona sahip olması, özel beceriyle alınması, kamu malı olması, suçta teknolojinin kullanılması gibi nedenlerle oluşan daha ağır hukuki ihlaller sonucunda meydana gelen bir suçtur. Nitelikli hırsızlık suçu cezası daha farklıdır. Cezası 3-7 yıl arasıdır yani ceza yükseldi. Tabii bu toplu halde ve özel bir uzmanlaşma ve örgütlenme ile yapılıyorsa ceza daha da arttı. Nitelikli Yağma suçunu oluşturdu. Bunun cezası ise 6-10 yıl.  Tabii bunun bir de kamu erki ve gücünü kullanarak yapıldığını ekleyeyim. Suç 15 yıla kadar çıkabilir. (benim yorumum).

Şimdi bunu bir sınıfın başka bir sınıf üzerine yaptığını ortada iştirakçiler olduğunu seçim yolu ile özel bir örgütlenme ve devlet aracılığı ile kamu gücü kullanıldığını, Toplumun yapısını ve barışını bozduğunu da eklersen bu iş GİYOTİN e kadar gider.

Tabi idam cezasını insanlık dışı ve ilkellik olarak buluyoruz. Ancak toplulukların birlikte hareketiyle olacakların da garantisini veremiyoruz…

Zenginler için bir dua o zaman: “İşçi Sınıfının vicdanı sizi GİYOTİN’in şerrinden korusun” ben bu duanın kabul olacağını zannetmiyorum ama belli olmaz. Zira ben hesap makinesiyim şimdi. GİYOTİN sehpasının başında öyle kalamam…

 



[2] Uyuşturucu, sosyal ve ruhsal yoksunluğun neden olduğu psikozları, travmaları ve depresyonu hafifletir. Kimse size bunu söylemez ya da laf arasında ağzının ucuyla bahseder. Temel neden yoksunluktan kaynaklanan acı ve elemin hafifletilmesidir. Bu yoksunluk da dar gelir gruplarında büyük bir yüzde ile ekonomik ve sınıfsal temellidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zorunlu Bir Kadro Eğitimi Gerekçesi İle Oya Dönüşmeyen Siyasi Etkinlik Nedir?

Esir Alınmış TKP

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi Tanıtım Konuşması