Tarihi TKP Neden Rehberimiz..? Ve Komünist Partilerin Devrimci Mekaniği… (II)
Bu yazının ilk bölümünü (https://yakupakbas.blogspot.com/2021/09/tarihi-tkp-neden-rehberimiz-ve-komunist.html) yazalı bir hayli bir süre oldu. Haklı olarak da birkaç eleştiri geldi. İlki konuyu mekanik algılayıp ele almaktan; ikincisi ise yazının sonunun yeterince doygun bağlanamaması olduğu yönündeydi. İlkinden başlarsam ki bu durumda başı sonu bir derya olan diyalektik felsefe ve bilim yöntemine gireceğim ki burada akademik bir makale yazma iddiasında değilim. Ancak kısaca belirteyim ki bir soyutlama yapıyorum ve birçok konuyu araştırma ya da yazının kapsamı dışında bırakıyorum. Yine de kabaca olarak konunun tarihsel gelişiminden ve kendi nesnelliği ile bağından çok öz de olsa bahsettiğimi görüyorum. Gerekirse ileride bu başlığın altında yazdığım yazı dizisine vakti ve konusu geldiğinde daha da değineceğim.
İkinci olarak yazının sonunun yeterince doygun bağlanamaması ise konuyla ilgili yazdıklarımın henüz bitmediğindendir ve bu konuda okuyucudan sabır bekliyorum. Hemen sondan başlayarak bir giriş yapmak gerekiyor bu durumda.
“Peki asıl meseleye gelelim. Bu günün Türkiye’sinde işçi sınıfı hareketini, sosyalist hareketi ve aydın hareketini ve bizatihi bunları da birbirlerine karşı birleştirebilecek bir gündem ya da nesnel koşul mevcut mu?”
Bu yazı grubu ya da dizisi ismi her ne ise artık, asıl meselesi sınıflar mücadelesinin ÖZNE’sini tartışmak olsa da “Devrimci Durum”un nesnelliğine vurgu yapan bir soru ile yazıyı bitirmek ve buna cevap vermeden yine Özneye vurgu yapmak gerçekten şık olmamış. Ancak hayatın kendisi de zihnimizdeki belirlediğimiz “olması gerekenlere” uymaz. Onun farklı bir dinamiği, diyalekti ve kendi kendisini belirlediği bir zamanı vardır. Burada okuyucuya bir kazık attığımız zannedilmesin.
Nedeni de şudur ki nesnellik tanımı Devrimci Durum tanımını gerekli kılar. Sırf bu yüzden biz yine de Devrimci Durum tanımı yapalım: “Tüm ülkeyi saran ve bütün sınıfları etkileyen bir bunalım, ezilen sınıfların egemen sınıfların yönetimini istememesi, egemen sınıfların da eskisi gibi yönetmeyi becerememesi ve ek olarak emekçi kesimlerin yüksek siyasi faaliyetleri ve devrimci eyleme hazır olacak bir öfke ve iradenin oluşması...”
Görüldüğü gibi her biri kendi içinde incelenebilecek 4 ayrı başlık. Bu başlıkların her biri için uzun uzadıya 4 yazı yazılabilir. Ama birbirleri ile olan bağlamları koparıldığında hiç biri tek başına bir işe yaramaz. Buraya bir ek daha girelim. Burjuvazi bir bunalım durumunda nasıl “Devlet” adında bir öncü etrafında birleşip savaşabiliyor ise işçi sınıfının da bir ÖNCÜ’ye ihtiyacı vardır. Yani yine başa döndük.
Devrimci Durumun sınıf savaşı tarihselliği içinde durup bir fotoğrafını çekebiliyoruz. Buradan bir soyutlama da çıkarabiliriz. Lenin’in buradan çıkardığı soyutlama günümüz için hala geçerlidir. “İşçi Sınıfına bilinç dışarıdan verilir ve bu bilinci verecek olan da İşçi Sınıfının Öncüsüdür”. Soyutlama derken bunu Lenin bizzat Bolşevik Parti ile somutlamıştır ki hala bunu tartışmak nafile bir çaba gibi gelebilir.
Doğrudur.
Ancak yenilgi dönemlerinden sonra sınıf mücadelesinin yenilen tarafı her zaman Amerika’yı yeniden keşfetmek zorundadır. Niye? Kazanan taraf kendi tarihini, kendi örgütünü dolayısı ile kendi bilincini korumuştur. Mağluplara düşen ise tarumar olmuş öncüsünü yeniden bulmak olacaktır. Bir savaşta karşı tarafın asker sayısını azaltmaktan daha önemli olan, onun aklını yok etmektir de ondan. Birinci yazıda kısaca ve özet olarak geçtiğim Komünist Partilerin gelişim süreçlerine I., II., III., Enternasnoyal aşamalarına baktığımızda aslında bize anlattığı, hep O karşı devrimin zaferi ile sonuçlanan öncü imhalarından sonra her seferinde işçi sınıfının kendi öncüsünü yeniden keşfetmesi sürecidir. O yüzden hala bir soyutlama olarak işçi sınıfı, bütün öncü benim iddiaları içinden gerçek öncüyü aramaktadır. Burada bize düşen ise o öncüyü ona göstermektir. İşte öncü şudur demektir.
O zaman bir soyutlama yaparak söyleyelim. Öncü şudur:
1- İşçi Sınıfı Hareketini Birleştiren,
2- Sosyalist Hareketi Birleştiren,
3- Aydın Hareketini Birleştiren,
4- Bütün bu unsurları birbirlerine karşı birleştiren.
Tarihi TKP’de Ekim Devrimi Rüzgarını arkasına alarak ve Osmanlı’nın Emperyalist İşgaline karşı Anadolu Halklarının Kurtuluş Savaşı verdiği koşullarda kurulmuştur. Görüldüğü gibi her Devrimci Durum bir işçi sınıfı iktidarı ile sonuçlanmaz ancak devrimi yapacak Öncü’nün bu niteliklere sahip olması kaçınılmazdır. Aynı biçimde bu 4 unsura sahip olan bir Öncü de bir Proleter Devrimini yapacak diye kesin bir şart yok. Ancak bu niteliklere sahip değilse zaten yapamaz. Yine de bu niteliklere sahip ise sınıflar mücadelesi arenasında avantajlı bir yere sahiptir ve Devrim Makinasını çalıştırmaya da ancak O ehliyet sahibidir.
Hepimizin canını yaksa da bir örnek verelim:
6 Şubat Maraş Depremi ile 50 bin üzerinde (resim rakamlara göre) insanımızı kaybettik. Devlet örgütlenmesinin acziyeti, zafiyeti ve piyasalaşmanın getirdiği çürümüşlüğü gözümüzün önünde gerçekleşirken ve halkın hükümete çok ciddi bir tepkisi olmasına rağmen bu toplumsal bir eylemliliğe dönüşmedi. Hükümetten kimse istifa etmedi. Bunda yaklaşan seçimlerin etkisi ve afet trajedisinin boyutlarının büyüklüğünün yarattığı bir nevi şoka girme hali mutlaka olmakla birlikte sokakta kendiliğinden olmayan ciddi bir toplumsal hareketlilik yaratılamadı. Sol ve sosyalist yapıların kendi üzerlerine yapılan faşist baskılara karşı gelişen tepki eylemlerini konu dışı bırakarak söylüyorum. Yine yakın zamanda Komşumuz Yunanistan’da 57 kişinin ölmesi ile sonuçlanan tren kazasında halk büyük tepki mitingleri düzenleyerek sorunluların cezalandırılmasını istedi ve Yunanistan Ulaştırma Bakanı istifa etmek zorunda kaldı. Bu Yunan İşçi Sınıfı’nın bu niteliklere sahip bir öncüsünün olduğunu gösteriyor. Bunun adı da Yunan Komünist Partisi’dir (KKE). KKE asıl sınavını bir Devrimci Durum’da tekrar verecektir çünkü KKE 2. Paylaşım Savaşında Öncü rolünün hakkını vermiştir.
Kısaca açtığımız parantezden konumuza dönersek ve bu iki örneği nesnel ve tarihsel koşullarından soyutlayarak (her ne kadar mümkün olmasa da) ele aldığımızda Dünyanın herhangi bir yerindeki Komünist Parti’ye Devrim makinesini çalıştırmaya ehliyet sahibi Komüntern çizgisinde modern bir Komünist Parti diyebiliriz.
Kafanızdan ne geçtiğini biliyorum tabiki de “Türkiye’de Komünist Parti yok mu?” Diyeceksiniz o yüzden soyutlamamızı verdiğimiz kriterler eşliğinde açmaya devam edelim ki. Ben de partimle özel bir görüşmeye gitmekten kurtulayım J)
Aslında kendi meşrebimce Öncü’nün hareket yasalarını bulmaya çalışıyorum. Dolayısıyla da üyesi olduğum Komünist Parti’den de bu konuda bir korkum yok, benim için bilebildiğim gerçek her şeyin üstündedir.
Aşağıdaki diyagram’ı inceleyelim.
(Not renk seçimlerine ve daire boyutlarına takılmayın teorik çalışma yapmak için fazla vaktim yok.)
Yukarıda bahsettiğimiz 4 özellikten en kritik olanı, yani 4.’sü, Öncünün karakterini gösteriyor. İşçi Sınıfı Hareketini, Sosyalist Hareketi ve Aydın Hareketini birbirine karşı birleştirmek demek. İşçi sınıfını, en azından ilerici kesimlerini, sosyalistleştirmek, sosyalistleri işçi sınıfı ideolojisine yaklaştırmak, Aydınları işçi sınıfı ideolojisine yakınlaştırmak demektir. Bu hareketlerin hepsini homojenize etmek demektir. Bu homojenize etme işi bir nevi bunların sınıf karakterlerini silmektir. Komünist Parti’nin programı ekseninde örgütlü olarak sosyal siyasal olay ve olgulara aynı tepkileri vermelerini sağlamaktır. Bu bağlamda Modern Komünist Parti, kesişim kümeleri arasındaki kırmızı alandır. Orda, bütün kümelerin kesiştiği noktada ise KP çekirdeği bulunmaktadır. Bu yekvücut olmuş KP yeşil alanı harekete geçirir ve orada meşruiyet sağlar ve devrim makinesi da orada çalışır.
Bu vesile ile aslında bir kaldıraç noktasını kendi adıma bulmuş oldum.
Dolayısı ile İdeoloji, strateji, taktik ne olacak?, nesnel koşullar ne olacak?, TKP bunun neresindedir?, diye sorularınız olacak farkındayım. Sabırlı olmanızı diliyorum ve yazının devamı gelecek…
Yorumlar