Zorunlu Bir Kadro Eğitimi Gerekçesi İle Oya Dönüşmeyen Siyasi Etkinlik Nedir?

 

Giriş

Öncelikle konuyu bir örnek üzerinden açıklamanın herkese faydalı olması sorumluluğundan kaçamayacağım için yazı hakkında yapılacak şu dedikoduları belli nedenlerle birlikte elemine etmek zorundayım. İlki, “örgüt içi ilişkileri açık etmek” kapsamında değerlendirebileceğimiz bir karşı eleştiri getirilebilir. Ancak örneğin önemi ve anlatımının bütünlüğünden sağlanacak fayda daha ağır bastığı için bu eleştiriyi eliyorum. Örneğin önemi 5; Parti içi tüzük, disiplin ve işleyiş kuralları 2,

İkinci baraj olarak “kişileri ve kurumları tahkir etmek” denebilir. Maalesef bu yazı, örnek üzerinden bir eleştiri yazısı olacağından ve teorik bir sorunun pratikteki uzantısını belirteceğinden bu konuda yapabileceğim bir şey yok. Yine de dikkat etmeye çalışacağım. Örneğin Önemi 5; üslup meselesi -1.

Yazıya karşı yöneltilebilecek üçüncü bir eleştiri ise partinin çizgisini onaylaman hala partinin paylaşımlarını yapmana rağmen “sen kimsin ki TKP’yi eleştiriyorsun”, “bizim oradaki planımızı ya da akışı bozuyorsun”, “dijital ortamda partiyi eleştiriyorsun” (ki parti disiplini gereği hiçbir üyeye verilmeyen bir paye). Örneğin Önemi 5; etik kurallar 2.

Bu durumda Örneğin Önemi 5, eleştiriler 3 ve sonuç 2 olunca fayda zararlardan daha fazla oluyor denebilir. Ayrıca benim parti ile hiçbir örgütsel bağlantım kalmadığına göre benim için zararların bir önemi kalmıyor ve Örneğin önemi ağır basıyor diyebiliriz.

Gelişme

Bağcılar İşçi Evinden Yürütme Kurulu (ki ben de kurulda olmama ve öncesinde de belirtmeme rağmen) iradesinin aksine, kendimi, “kendi başıma” THTM üyesi seçtirmem ve akabinde Yürütme Yöneticisine “hadi oradan” lisanımünasibi ile ve daha bir sürü başka bir şey ile kendimi İkitelli Semt Evinde buluverdim. Bu kararda payım da var denebilir; sonrasını ne bileyim. Baktım ki geldiğim yer bir sanayi havzası olmasına rağmen işçi sınıfı örgütleme planından azade. Hadi bakalım gidin çalıştığınız yerdeki insanları örgütleyin havasında çalışıyor. Yine de haklarını yememek gerek gayet nizami semt evinin çayını kahvesini yapıp yerlerini temizlerken bir bağlantı eseri Şahintepe Halk Dayanışması ile iletişime geçen semt evi yürütmesinin ziyaretlerine teşrifte bulunmuştum. Önceki toplantıda bize gayet sıcak yaklaşıldığı bilgisi verilen Şahintepe Halk Dayanışması’nın aslında bir sivil toplum ve mücadele derneği olması hasabiyle herkesle iletişim kurması ve işlevinin doğal uzantısı olarak herkese "mavi boncuk" dağıtması toplantının ilerleyen saatlerinde ortaya çıkıyor. Ki doğrudur ve bileşiminde her kesimden yurttaş bulunmakta. Tek sorun toplantının ilerleyen saatlerinde konunun açılmasına binaen benim “Ee oldukça kendinize güveniyorsunuz ve görülüyor ki bu bölgedeki birçok siyasi yapıdan da daha örgütlü bir mücadele yürütüyorsunuz o zaman kendi adaylarınızla yerelde siyaseti zorlasanız size daha faydalı olmaz mı?” diyerek konuya girip TKP ajitasyonuna başlamam tukaka ilan ediliyor. Bir de üstüne benim o kadar yerinde ve kırmadan yaptığım söylemlere karşı bizim öyle bir tavrımız yok diye sinik bir edayla söylev vermesin mi !!?

Yazının tam da burasında birkaç açıklamanın ertesinde teorik bir çıkarım yapmak elzem olacak. Devam ediyoruz.

Karşımızda kendi alanında yurttaşların (Kanal İstanbul Havzası ve Rezerv alan)  acil ve önemli sorunları etrafında örgütlenmiş ve her siyasi düşünceden müşteşekkil bir dayanışma sivil toplumu örgütü var. Ayrıca çeşitli başarılar ve direniş örnekleri ortaya koyarak bileşenlerini kendine bağlamış bir örgütlülük var. Buraya hem samimi bir biçimde destek atıp ki içinde TKP’li bileşen de var hem de siyasi olarak da görevimizi hatırlatmak hiçbir biçimde derneğin bileşenlerine zarar vermezken sinik bir biçimde bizim siyasi bir amacımız yok demek samimiyet açısından daha da problemli bir duruş değil midir? Özellikle mücadelenin kendisi oldukça siyasal ve sınıf mücadelesinin demokratik mücadele kapsamına dahilken.

Teorik olarak sınıf mücadelesini, halkın demokratik haklarının etrafındaki mücadelenin sivil toplumculuğa indirgenip ideolojik olarak boğulduğunun tespitini yapıp gerçek bir mücadele deneyiminde bu pratikleri geliştirmeyi seçmeyerek sivil toplumcu iradeye teslim bir biçimde aman bizim siyasi hiçbir gayemiz yok diyerek kitlelere nasıl bir siyasi bilinç taşımayı düşünüyoruz? Alanda kalmak uğruna bir adım geri atmak ki hiç gereği yokken nasıl bir politik mücadele oluyor. İkincisi siyasi etik olarak daha kötü bir yere düşmez mi? Yani aslında bizim siyasi emellerimiz var bunu kurullarımızda tartışıyoruz (kimseye söylemeden) ama bir alan açmak için bunu Dayanışma Mücadelesinden gizliyoruz. Ee kimse bu işlerin cahili de değil, az buçuk karşısındakilerin niyetlerini ölçme konusunda bilgili. Ayrıca bu tutum samimiyet ölçülerini zorluyor. Ek olarak TKP’nin kadrolarının bunu becerebilecek bir niteliği olmadığını da belirteyim ki zira Kürt etnik hareketi içinden, sivil toplumcu mücadele pratiklerinde deneyim kazanmış, kendi ikbali peşindeki kadrolar bizim temiz aile çocuklarını çiğ çiğ yerler… Bizimkiler bu türden bir kospirasyon yeteneğini sınıfsal aidiyetleri ile örtüşen Kemalist ortamlarda ancak icra edebilirler. TKP’nin üstüne sözde atfedilen Kemalizm etiketinin somut nedeni budur. Yoksa istediklerinden değil.

Bir işçi örgütleme planı olmayan meşruiyet zeminini oraya kurmayan her yerel örgütün varacağı nokta da sivil toplumcu iradeye teslim olmaktır. Teorik donanım, merkezi örgüt çıkışları da lafı güzaftır. Zira TKP’nin işçi çalışması yapan, merkezden uzaklaşmış hiçbir yerel örgütünde böyle politik ve pratik yalpalama görmezsiniz. Herhangi bir liberal eğilimin ağzının ortasına lafı çakarlar. Ya da ben öyle görmek istiyorum diyerek kıvıra da bilirdim ancak tanık olduğum nesnellikler (ve parti kadroları) var.

Bütün bunları da nereden çıkardın diyebilirsiniz? Başlangıcını bildiğim, sürecini takip ettiğim ki birikimli olarak birçok neden bulunmasına rağmen nihaiyi olarak parti örgütünden kopmama[1] neden olan bir olay olduğu için oldukça iyi takip ettiğim Şahintepe Halk Dayanışması geçenlerde bir paylaşımda bulundu; aşağıda linki mevcuttur.[2] Şahintepe Halk Dayanışması’nı eleştirdiğimden değil ancak beni rahatsız eden bir şey vardı. Aslında bütün bir yazı bunun üzerine bina edilmiştir. Oya dönüşmeyen siyasi etkinliğin de tam örneği budur. Bu eleştiri de ne Şahintepe Halk Dayanışmasının yaptıklarının önemini ne de onların başarısını eksiltir. Onlar bir sivil toplum örgütü olarak kendi işlerinin gereğini yaparak mücadelelerini yaygınlaştırmak, kitlesel destek kazanmak ve bilinirliliğini arttırmak istiyor. Umarım bu yazı da bir vesile olur. Ancak çeşitli siyasi oluşumlara bir TEMEL İLKELER[3] metini imzalattıkları görülüyor. Bu onlar için başarıdır. Hemen şunu hatırlatarak şu sorumluluğu üzerimizden atalım. Metni imzalattıkları siyasi yapılardan sadece TKP bu ilkelerin gereği ile örtüşen bir programa ve belediyecilik anlayışına sahiptir.

Şimdi kılıcımızı elimize alıp bizimkileri kesebiliriz. Halk dayanışması İkitelli Örgütüne ve adayımız Orhan Gökdemir’e (ki eylemlerine de katılmıştır. Ancak aklına bile gelmemiştir ki bu onun işi de değil) bu metni imzalatırken siz de onların önüne TKP’nin Komünist Belediyecilik ilkelerini koydunuz mu? Zira oradaki ilkeler Şahintepe Halk Dayanışması’nın ilkelerine neredeyse tıpa tıp örtüşüyor. Yani soruyu daha açalım 4 ayı bulan siyasi çalışmadan oy devşirebildiniz mi? Mesela Dem Parti, ki o bölgede çok daha fazla örgütlü, “parti kararı gereği biz bu belgeyi imzalayamayız ancak ilkelerinize katılıyoruz” diyebilme lüksü oluyor ve açıklamaya ekleniyor ki kendileri kimlik siyaseti yapan bir parti olarak parti ilkelerini dayatabiliyorlar. Peki siz bu türden bir zorlama yapsaydınız o açıklamada isminiz geçer miydi?

İşin görünürlüğüne bakınca bu durumda Şahintepe Halk Dayanışması kendi mantığına göre başarılı sayılabilir. Bu tutum alış yukarıdaki bütün açıklamaları doğruluyor ve İş olsun, görünürlük olsun, alem alışverişte görsün tarzında yapılan ancak sonuçları siyasi katılım ya da oya dönüşmeyen Siyasi etkinliğe bir örnektir. Neden peki? Çok basit oradaki yurttaşlar büyükşehir seçimlerinde CHP’ye oy vermişlerdir çünkü Kanal İstanbul yapılmayınca Rezerv alan kamulaştırmaları da boşa düşecek, İlçe Belediyesinde Dem Partiye oy vermişlerdir. Ki yine belediye meclislerinde ise CHP ya da Dem Partiye oy vermişlerdir. Muhtarlıkta ise kendi adaylarını ya da destekledikleri aday ki sonra onlara yardımcı bir muhtar olacaksa ne ala. Yani aynı şekilde 1 imza karşılığı 3-5 oy alabilmişse TKP de öpüp başına koysun. 

 Sonuç yerine

İnsanın aklına gelmiyor değil acaba yerel seçimlerde Kadıköy’deki sivil toplum örgütleri ile de bu türden bir ilişki mi kuruldu? İster spekülasyon deyin isterse çirkeflik yaptığımı öne sürün. Ancak bu bir anlayış ve bu anlayışı sadece İkitelli Yerel örgütüne bağlayamayız. Merkezi örgüt iddiasını ön plana koyan bir yapıda ise bunun üstündekileri aramak da hiç zeka gerektirmiyor. Sivil toplum örgütleri ile hiçbir politik pratik zorlama yapmadan, tabiî ki hakkını da vererek gerekli mevcudiyeti sağlayarak,  sadece siyasi etkinlik babında ilişki kurulursa, kurulan ilişkiler de bir çeşit popülizm sayılabilir. O yüzden teorik ve pratik olarak uyumsuz plansız tutumların sonunda artık bir TKP seçmeni olarak Kelle istemeyi kendime hak görüyorum. Artık karışan görüşenim de olmadığına göre rahatım.

Kadro Eğitimi burada başlıyor:

1-  İşçi sınıfı örgütleme planınız olacak,

2- Meşruiyetinizi sınıf örgütlenmesi içinde kuracaksınız ve bunu demokratik kurumlara doğru yayacaksınız,

3- Sivil toplum örgütleri ile girilen ilişkiler politik pratik zorlamalar ile liberal bakışları teşir edici ve meseleyi sınıf ekseninden ele alan bir anlayış ile yürütülecek ki yöneticilerini önderlerini etkileyemeseniz bile bileşenlerini siyasi tutum almak konusunda etkileyebilirsiniz.

4-     Kadrolarınızı bu konuda eğiteceksiniz. Öne çıkan unsurları baltalamak yerine teşvik edeceksiniz.

5-     Sabırlı olmak yetmez, aynı zamanda dengeleri koruyarak zorlayıcı olacaksınız.

6-   Sağlam, ölçülebilir, disiplinli, güncellenen bir veri havuzu ve etkinliklerin etkisini ölçen bir raporlama sisteminiz olacak ve üyelerinizle bunu paylaşarak onları da ilerleteceksiniz. “Sosyalist hareket için bir hayal kurdum mu acaba…” en azından hedefiniz olsun.

7-     Kadrolarınıza boşa hayal kurdurmayacak ve onlarını enerjisini verimli kullanacaksınız.

Yoksa ne sivil toplumculuğun etkisinden kurtulabilirsiniz ne ideolojik pratik yalpalamalarınızın önüne geçebilirsiniz ne popülizmi kırabilir ne öncü kadrolar çıkarabilir ne de nihayetinde Devrim yapabilirsiniz.

Kadro eğitimi bitti…

Çok biliyor ya da çok bildiğimi düşünüyor olabilirsiniz ama hiç biriniz örgüt körlüğünden münezzeh değilsiniz.

 

 

 

 

 

 

 



[1] Süreç beni çift taraflı olarak oraya doğru götürdü diyebilirim ki disiplin soruşturulması yapılmış karşılıklı eleştiriler de yazılı olarak tarihe not düşülmüştür. Haa bu arada TKP kimsenin de tapulu malı değildir. Ancak şunu söyleyebilirim ki bir çok parti kadrosu ile tanışmış ve insanları tanıma fırsatı bulmuşumdur ve sonuç olarak İstanbul İl Örgütünün bu bileşimi ile örgütlü mücadele yürütme durumumun olmadığı açıktır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esir Alınmış TKP

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi Tanıtım Konuşması