Jack Ma’nın Amozon’u, Çin Ekonomisi, Sosyalizm ve Küresel Finans Kapital Üzerine Notlar…
Aslında mesele çok uzun ve teorik bunu nasıl kısaltacağım ve anlaşılır biçimde formülize edeceğim üzerine baya kafa yordum. Konunun karmaşıklığı da başaşağı duran temel üretim ve bölüşüm ilişkilerinin kapitalizmin hırsızlığını gizlemek için oluşturduğu bir sürü araç, kurum, biçim ve yöntemden kaynaklanıyor. Koskoca Marx bile konuyu anlamak ve bu illüzyondan kurtarmak için 3 Cilt’i bulan ve hala tamamlanmamış “Kapital”i yazmıştı. Üstat zaten yazdığı için hiç öyle bir çabamız olmayacak merak etmeyin J)
Yine ve yeniden Aslında Ekonomi hiç de öyle karmaşık değildir. Bir çeşit al-ver ilişkisidir. İşin içine Pazarlık lafazanlığı altında hırsızlık girdiğinde Modern ekonomi, onun söylemleri ve kurumları bu ahlaksızlığı çok şık bir örtü ile örter ve bütün her şeyi üreten sahibine (Yani burada konu işçi sınıfına geliyor) yutturur.
Sözleşme derken bunu Toplum Sözleşmesi adı altında seçimler eliyle yapılan siyasi hırsızlığa kadar da uzatmak gerekiyor da konumuz bu olmadığı için bunu da kısaca geçiştirelim: Hangi vaatleri alıp oy veriyorsun ve karşında ne buluyorsun? Sorusunun cevabı buradadır işte. Bize vaat edilenle bize verilen hep hileli bir üründür; tıpkı pazarlıkta olduğu gibi…
Ne anlatıyorduk hangi dehlizlere girdik ya da Neredeeeen nereye geldik. Bence çok da şeeapmayın en azından ilkel komünal zamandan getirmedim konuyu. Bence burada takdiri hakkettim. Neyse…
Ne anlatıyorduk?: Çin Ne Yapıyor Kardeşim?
“Banane elin kapitalistinden” demeden önce konuyu açmak için birçok, Marksist-Leninist e hadi Maoist de diyelim; Eeee bir de Stalin’i ekleyelim ki (Adam gibi Adam ve Taşaaklı Komünisttir kendisi), ön koşulumuz olacak. Bu koşulların kendini “Ortodoks Marksit”, Troçkist, Stalinist, Maoist sananların zihnini açmaya faydası olacağını sanıyorum.
1- Tarih bize gösteriyor ki SSCB de dâhil Sosyalist İnşaa aşamasında birçok Sovyet Cumhuriyetinde asgari düzeyde (hatta günümüzde bile) “serbest” ekonomi korunmuş yer yer etkinliği arttırılmış ya da daraltılmıştır. Bu bir tarihsel veridir. Ustalar ki buna Lenin’in ve Stalin’in kendisi de dâhil. Belli zorunluluklardan dolayı bu serbestliğe ihtiyaç duymuşlardır. Kuzey Kore hariç (ki bu konuda tam bir bilgimiz yok; belli düzeyde özerk koperatifçilik de “serbest” piyasaya içkindir. Kuzey Kore de Merkezi Planlamaya bağlı özerk koperatifler olduğunu biliyoruz) Çin, Vietnam, Küba ve Laos’da yer yer ve belli sektörlerde “serbest” piyasa ekonomisi uygulanmaktadır. Çin’i dâhil etmezsek bahsettiğimiz bu serbestlik aslında kapitalist nosyonda bir serbestlik değildir ve hiç de olmamıştır.
İlke olarak Marksist-Leninist prensipleri benimsemiş ancak bize çok yabancı gibi görünen sosyalist inşa uygulamaları ile bizim algımız ve yetersiz bilgimiz üzerinden yaptığımız eleştiriler ve bok atmalar yerine konuyu algılamak bizim asıl görevimizdir. Zaten eleştiri ve bok atma konusunda görevli olan binlerce kapitalist uşak mevcut. Saflarımızı iyi belirleyelim. Aradaki bu farkın Marksist klasiklerin bilimsel ütopyalarıyla fiili ve gerçek uygulamalardan kaynaklandığı kesindir. Devrimini gerçekleştirmemiş coğrafyaların “Ortodoks” Marksistleri konuya bu barajdan bakar. Zira bırakın Devrimi gerçekleştirmeyi kendi coğrafyalarındaki işçi sınıfı hareketiyle sosyalist hareketi daha birleştirip bütünleştirmeden Devrim ertesi sorunların gerçekliğinden bir haberdir. Yani kısaca bu görev devrimini yapmamış bir coğrafyanın komünistlerine düşmez. Olsa olsa devrimi çözülmüş coğrafyanın komünistleri işaret parmağını göstererek sosyalist inşa içindeki sosyalist cumhuriyetlere uyarılarda bulunabilir. Biz de bu komünistlerin eleştirilerine kulak kabartmalıyız. İşte tam da burada uluslararası komünist hareketin meşru bir kurumu olmamasını acı bir şekilde hissediyoruz. Biz de, amiyane ve cinsiyetçi olsa da, konuyla çok örtüşen bir deyiş vardır. “Bekâra karı boşamak kolay gelir” fazla uzatmayacağım. Biz kendi ilkelerini belirleyen resmi olarak bunu açıklayan hedeflerini ve bulundukları yeri tanımlayan bu ülkelerin Komünist Partilerinin kendi söylemlerine saygı göstermekle mükellefiz. Gerisi iş üzerinde belli olur. Kendi benimsedikleri ilkeleri üzerinden belirledikleri hedeflerine ne kadar ulaşmışlar ya da süreç boyunca ulaşma kapasiteleri nedir? Buradan bakarız. Konuyu kendi ülkelerimizdeki sosyalist hareketimizin dağınıklığı ve teorik parselizasyonuyla karıştırmayalım lütfen. Bu Komünist Partiler kendi Devrimlerini yapmış olarak görevlerinin en azından yarısını yerine getirmişlerdir. Ve ayrıca Komünist Partileri eliyle alt yapı ve üst yapı ilişkilerini belli ilkelere doğru ilerletecek iktidarın sahipleridirler. İktidarı tamamen ya da kısmen burjuvazi ya da uluslararası tekelci finans kapitale kaptırdıklarında komünistlerin doğrudan çetin eleştirilerine ve saldırı oklarının hedeflerine oturtulmaları olağandır. Keşke aynı duyarlılığı kendi sosyalist hareketimizin çevrelerine de gösterebilsek. Göstermemiz imkansız çünkü bir takım illegal nedenlerle hedeflerini ve bu hedeflerine ulaşmak için yaptıkları faaliyetleri ve kazandıkları mevzilerin raporunu sosyalist kamuoyuna vermiyorlar ya da verdiklerini bilmiyoruz. Hoş kendi üyelerine verdiklerinden de şüpheliyim. Bir takım iç dokümanlarla sürekliliği olmayan hamasi ve ajitatif metinlerin olduğunu biliyorum. Bu konuda, örneğin; şu kampanya ile şu kadar insanı örgütledik, şu işleri yapan şu kadar kurum kurduk ya da silahlı faaliyetimiz sonucu şu kadar faşisti ortadan kaldırdık gibi ya da hedeflere ulaşmayı engelleyen nedenleri açıkça gerekçelendiren, sürekliliği olan ve tarihsel süreç içinde karşılaştırma yapılabilecek ve başarı ölçüsü olabilecek raporlar olsaydı bir bilgimiz olabilirdi. Çok da abartmadan Muhasebeci alışkanlığı deyip de geçebilirsiniz.
Çin bu konuda en uç örnek olduğu için oradan gidiyorum. Çin kendisine sosyalist inşanın ilk aşamalarındaki bir toplum ve siyasal ve toplumsal düzen olarak bakıyor ve her 3 yılda bir nerede olduklarını ve sonraki dönemde ne hedeflediklerini açıklıyor. Son 19. (2017) Ulusal Kongrelerinde içinde bulundukları dönemi “orta halli müreffeh bir toplum” olarak tanımlıyor. Sosyalist inşayı da 2049 yılında tamamlayacaklarını deklare ediyor. Bunun açılımı da şudur ki: “müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ilerlemiş, uyumlu bir modern sosyalist toplum inşa edilmiş olacaktır.” (ilgili yazıları ve kaynakların linklerini yazının sonunda vereceğim). Bizim, yaşadığımız ağır sömürü koşullarından kaynaklı aceleci olmak ve hemen bir sonuca ulaşmak gibi kaygılarımız olabilir ancak sosyalist inşaa’nın acelesi yoktur. Acele işlerin SSCB’de nasıl bir sonuçla karşılaştığını deneyimledik ayrıca Anavatanın imari ve savunması görevleri için frene basan bir sosyalist inşanın uluslararası komünist camiadan nasıl eleştiri aldıklarını yaşadık. Dedim ya bekar, kadın ve evlilik meselesi… Bu yüzden bütün Dünya’nın Komünistlerinin temel kaygısı yoğurdu üfleyerek yemek olmalıdır ki bu yanlış değildir. Yani Kurumlarımızın, Çin’e saldırmadan önce, bir süre daha onları izlemek, gelişimlerini anlamak ve iyice bilgi ile donanarak neleri öğrenip altını çizmek ve öyle konuşmak gerektiği gibi bir sorumluluğu vardır.
Elbette biz kendi sosyalist inşamızda kendi özgün koşullarımızı ve ekonomik sınıfsal birikimimizi gözeterek bir hat ve program belirleyeceğiz. Zira İthal ikamesi (ithalatı azaltıp yerli kaynakları kullanmak) sağlıklı ekonomik büyümenin ilk şartlarındandır. Sosyalist inşanın ilk şartı ise kendi ülkende iktidarı işçi sınıfı adına ALMAKTIR. Zihinlerimizi her şeyden önce buraya yormak en faydalısıdır. Elbette Çin ile 2049 da hesaplaşmadan önce Çin’in uydurduğu element olan sosyalist piyasa ekonomisi gibi bir kavramla hesaplaşmak beyin jimnastiği açısından yararlı olacaktır. Daha önce sınıf dinamiği kaybolmuş ve orta sınıf haline gelmiş SSCB Yurttaşlarının nasıl punduna getirilerek ellerinden alınan iktidara bakakaldıkları bir faciayı yaşamış olan bizler için “orta halli müreffeh bir toplum” söyleminin tüylerimizi diken diken etmesi de doğal karşılanmalıdır. Orta deyince aklımıza sosyal demokrasi gelmesi, karşıt sınıflar arasında uzlaşma gelmesi ve en önemlisi vazgeçmişliği usa vurma hinliği gelmesi Çin Komünist Partisi yetkililerince mazur görülmeli ve bizi daha fazla bilgi ile donatma sorumluluğunu almaları gerekmektedir.
3- Yavaş yavaş konunun başlığına doğru geliyoruz. Aslında bu yazıda birçok şeyi anlatmakla birlikte alt metinde temel olarak Marksist Tutum-Tavır üzerinden ilerliyoruz. Zira amacımız ağır teorik ve ekonomik bir metin yazmak değil. Marks nasıl ki Paris Komününe bilimsel ve serinkanlı bir biçimde baktıysa, elimizde artık onlarca tarihsel birikim olduğuna göre biz de Sosyalist İnşaa faaliyetlerine bu serinkanlılıkla ve tarihsel bir veri olarak bakmak zorundayız. Bilim kısaca ele aldığı konuyu ayrıştırma belirleme ve çıkan sonuçları genelleme faaliyetidir; taaa ki sonraki konuya gelene kadar. Ne hazin ki biz bu konuda Marx’dan daha ileri bir çağdayız ve bizim bilgilerimiz onda olsa önümüze ne muhteşem bir genelleme öbeği çıkarırdı. Ama yine de Marx’ın bıraktığı ışıkla ve ortak akılla daha iyisini yapabiliriz; yapmalıyız.
Nasıl ki Marx sistem için ütopya adacıkları yaratan Prodoncular ile hesaplaşıp iktidarı gösterdiyse; Halefi olan Lenin iktidarı alıp Sosyalist inşa ya başlayarak inşaada işçi sınıfının rolünü işaret ettiyse; onun halefi olan Stalin de Troçkist ve Anarşist bozgunculuk ile mücadele ederek tek ülkede sosyalizm deneyimini (Tek ülke diyoruz da aslında SSCB bir Sovyet Ülkeler topluluğudur bu arada) geliştirmiştir. Bunu en iyi Sosyalist Blok ve kapitalizmin çevrelenmesi bakış açısıyla gerçekleştirmiştir. Bu bakışın nihai çıktısı Faşizme Karşı Zaferdir. Sonuç olarak Troçki’nin kişiliğinden azede sürekli devrim ve dünya devrimi bakışı tıpkı Marx’ın Prodoncuları ya da Lenin’in saflar sıklaştığında iktidarı liberal demokratlara kaptırmaya meyilli Menşevikleri mahküm ettiği gibi Stalin tarafından pratikte mahkum edilmiştir. Prodoncuların, Menşeviklerin, Troçkistlerin doğru söylediği hiçbir şey mi yoktu? Elbette vardı. Bolşevikler ya da Maoistler açısından mesele hiçbir zaman doğruyu aktarmak olmadı. Bu doğruyu sınıf savaşı pratiğine ne kadar uyarlayabildiğin ve uygulayabildiğin oldu. Nihayetinde Stalin tek ülkede sosyalizmi inşa edeceğiz dese de sınıf savaşı pratiğinde hiçbir zaman Tek ülke ile sınırlı kalmadı Varşova Paktı Stalin mirasının en iyi örneğidir. Aynı biçimde Çin sosyalist piyasa ekonomisi diye bir kavramı ortaya attığında bize ürküntü verse de bir bakmakta fayda var.
4- Sosyal Siyasal Devrim kısaca Marx’ın tanımıyla gelişen üretici güçlerin baskısı altında kaldığı üretim ilişkilerini zorlaması ve onu baskılayan üretim ilişkilerini kırılarak koparması ve daha ileriye taşınmasıdır. Yine kısaca biz buna kapitalizm den sosyalizme geçiş diyoruz. Lenin bu tanıma Devlet ve Devrim kitabında iktidarın işçi sınıfı tarafından TARİHSEL ZOR kullanılarak alması kavramını ekleyerek. Tarihin ilerleyişine insan (sınıf) katkısını getirerek ilerlemeyi hızlandırmış ve buna Tarihsel Zor’u kullanan ÖZNE yanı sınıf partisini iktidar bağlamında eklemiştir. Burada anahtar sözcük İktidardır. Konu tabiî ki uzun uzun tartışılarak konuşulabilir ancak biz burada genellemelerden yararlanarak ilerliyoruz. Bazen saf ve katıksız gerçeği fark etmek için bu genellemelere ihtiyacımız var (Yoksa yönümüzü kaybederiz). Burjuva biliminin bizi ayrıntılara boğarak bizden almak istediği aslında bu yöndür. Bunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Bunu yazarken sigaram kırıldı fena sinirliyim. Yani ne demeye çalışıyorum… Şudur ki: Devrimin kendisi üretici güçlerin lehine üretim ilişkilerine saldırıdır. Devrim yeni üretim ilişkileri kurar; her ne kadar iddiası üretici güçlerden kaynaklansa da Devrim özü itibariyle Üst yapıya üretim ilişkilerine aittir. Dolayısıyla kendi konumundan kaynaklı üretici güçleri doğrudan ve hızlı bir biçimde değiştiremez bunun için zamana ihtiyacı vardır. Devrim, elinde olan ile başlar ve elinde olan eski toplumun üretim ilişkileridir. İlk yaptığı üretici güçlerin önünü açmaktır (ve tek ve ilk sığınağımız). (Ve yine unutmayın biz burada tek tek bireyleri değil bir sınıfı, bir toplumu ve bir ekonomiyi özgürleştiriyoruz. Anarşistler mazur görsün J) Bu yüzden biz tarihsel olarak Sosyalist Cumhuriyetlerin ilk 10-15 yılında kapitalist ekonomide rastlanmayacak ve görülmeyecek olan %10 lara varan GSMH (gayri safi milli hasıla dikkatinizi çekerim bu kavram bile kapitalist bir kavramdır) artışlarıyla karşılaşıyoruz. Konunun özüne yaklaştık şimdi…
Sosyal Siyasal Devrim tarihsel olarak doğrudan Üretim İlişkilerine iktidar yolu ile vurmak ise kendi meşrebine uygun olarak bu üretim ilişkilerinin doğrudan sonucu ve toplumların ciğerine işlemiş bünyesine kazınmış toplumun manevi değerlerine vurmak, hem de onun silahlarıyla, gayet akılcıdır. Bu ahlak, hukuk, gibi değer yargıları eliyle oluyor maalesef… Dedik ya elimizde eski toplumun üretim ilişkileri ve kimlikleri var. Bu durumda eski toplumun karşısına Komünist ilkeler ile modernleşmiş güçlendirilmiş ve kendi sınıfımızın anayasası ile korumaya alınmış karşı kimlikler koymak elzemdir. Kültür Devrimi’nin eksiği eski değerleri vulgar biçimde yıkmak olmuşken onun karşısına, karşı bir ağırlığı yeterince koymamak olmuştur. Şi Cinping bunu iyi görmüşe benziyor. SSCB sosyalist ekonomik büyüme nosyonunu kaybettiğinde onun yerine Ulusal Yoldaş Kahramanlar yaratmada gayet ustalıklıydı ancak bu yöntemin tek başına hiçbir zaman yeterli olmadığını sonuçta gördük. Zira Ulusal Yoldaş Kahramanlar Mirası Stalin’in ve onun Anavatan Savaşının Mirası idi. Küçük burjuva aklı ve orta sınıf hali manevi değerlere pek de önem vermez çünkü o karakter itibariyle kıskançtır. Onu asıl ilgilendiren batı kapitalizminin tanımladığı ben dili ile kurulmuş Kimlik Siyasetidir. Yeni bir toplumun inşasında her zaman Kahraman Kurtarıcı mitosu işlevlidir. Kişi kültü eleştirisi ile insanlığın genomlarında dolaşan bu imajı heba edemeyiz. Zira düşmanımız bu mitosu “ben” kimliğine indirgeyerek gayet güzel kullanıyor. Onu dönüştürmek elzemdir. İnsan türünün bir süre daha dinlerin ölü kahramanlarının karşına koyacağı yaşayan kahramanlara ihtiyacı olduğu tarihsel bir vakadır.
Buradan hareketle yukarıda bahsettiğimiz 5 ön şartımıza bir kimlik ekleyerek eee artık konuyu anlatalım. Tekrarda fayda var: Sosyalist inşanın başında kamu gücünün yanında “serbest” piyasa zorunluluğu. Sosyalist inşaların koşullara göre özgünlüğü ve bu özgünlüğe bakmada Marksist-Leninist Tavır- Tutum alışlardaki dikkat ve bilimsel kesinlik. Sosyal Siyasal Devrimlerin üretim ilişkileri bağlamında üst yapısal niteliğinin iktidar bağlamında kurulduğu ve son olarak eski toplumun karşısına onu aşan manevi üst yapısal bir karşı gücü koyma yöntemi bağlamında kimliğimi ekliyorum. Tartışmaya açık. Meslek olarak Proleter bir Muhasebeci olmamdan dolayı kavramı buradaki donanımımdan ve birikimimden oluşturmam gayet mantıklı.
Girişimci.
Siz bunu Bilim İnsanı, Mühendis, Sanatçı, Aydın, Asker, Öğretmen, Doktor, … ve diğerleri olarak geliştirip çoğaltabilirsiniz. Her ne kadar temel yön ve hedefimiz tüm bunları ortadan kaldırmak ve hepsini bir bireyde birleştirmek olsa da. Gerçeklerden hareket ediyoruz. Temel yönümüz bilimsel ütopyamızdır ondan hiç vazgeçmeyiz.
Tabi bu Girişimci kimliğini kapitalist sistemin erozyonunda, yozlaştırmasında ve sistemin içinde tanımlamıyoruz. Aksi halde Owen ve Prodon’dan farkımız kalmaz ve Marx kulağımızı evrendeki yerinden çeker :)))
Şimdi bu Girişimci, İktidarı Proletarya çıkarına ve onun adına kullanan bir sosyalist cumhuriyette yaşıyor. Moda kavram: toplum için üretmek, herkese iş emek ve eşitlik, ve ve ve diğerleri. Tabi bu Girişimcimiz bunlardan etkileniyor etkilenmemesi söz konusu bile olamaz. Eski toplumun köhne zihniyetleri toplumun damarlarında sinmiş hücrelerde aktif ve fırsat kolluyorlar. Onu diğerlerinden nasıl ayıracağız. Ayırmayacağız. Biz hukuku yeniden yazacağız. Nasıl? Devrim aşamasında birçok ciddi ve donanımlı Komünist sınıf savaşında hayatını kaybetmiş olacak bu tarihsel bir vakadır. Kalanı ise Sosyalist Cumhuriyetin Sosyalist inşasında ciddi görevleri olacak ve sistemi yeniden kuracak Anayasayı yeniden yazmak, Devleti yeniden imar etmek, Devlet kurumlarını oluşturmak, Bu görevler için binlerce komünist çalışacak… Sendikalar, Halk Meclisleri, Yerel Komünler, Devrime katılmış genel ya da yerel bir çok Komünist Meclis ve hücre, toplumu yeniden kurmak ekonomiyi canlandırmak Merkezi Planlamayı inşa etmek çok ciddi zaman ve mesai gerektiren işlerdir. Merkezi Planlamanın Ekonomiyi tamamıyla planlaması ilk 10-20 yıl için imkansız ya da imkansıza yakındır. Ekonomi ve piyasa her zaman hızlı ve acımasız olacaktır. İşte burada devreye giriyor Girişimcimiz. Büyük sanayinin üretim araçlarının yeniden tahkiminin hengamesinde ekonomiyi imara kalkan bir çok fırsatçı yanında dürüst ve namuslu iş insanlarının önünü açacağız elbet. Ama hangi koşullarda. Ekonominin ve üretim faaliyetinin tamamını kısa bir sürede Merkezi Planlamaya dahil edemeyiz elbet; etmemizde elzem değil. Biz işte o “piyasayı” düzenleyeceğiz ve ayakları üzerine oturtacağız. Gerçekten yeni iş üreten, yeni ihtiyaçlar bulan, yeni ürünleri ekonomiye sokan bir dinamizmden neden vazgeçelim? Vaz geçmeyeceğiz. Onun kar hırsıyla gözleri körelmiş bir canavar halinden dişlerini sökerek bir Panda’ya çevireceğiz. Çin atasözüne göre “Panda Bambu Yediği Yere İşemez” Nasıl?
Milyonlarca ekonomik verinin etkenin alanın sektörün olduğu üretim dağıtım ve tüketim etkinliğinde Merkezi Planlamaya dahil edeceğimiz sektörleri nasıl belirleyeceğiz sanıyorsunuz. Toplum geliştikçe birçok sektör Merkezi Planlamaya girecek ya da çıkacak. Bu dinamizmi neden kaybedelim?
Bunu Girişimciyi sadece ürününe ve işine odaklayarak yapacağız. Ve onu yeni şeyler üretme hazzıyla baş başa bırakacağız.
Vergi vermeyecek, üretim araçları satın almayacak, üretimini geliştirmekten öte sermaye tutmayacak, kendi hesaplarının ve ekonomik verisinin sorumluluğunu taşımayacak; rakamlar önüne gelecek, hatta her ay sonu işçi maaşlarını ödeme yükümlülüğü de taşımayacak. Onu zincirlerinden kurtaran sermaye birikimi aslında topluma ait sermaye değil midir? Böyle bir kaygı taşımadan işi ile baş başa özgürce kalabilen bir Girişimcinin neler yapabileceğini düşünün. Belli bir süre sonra ve koşullarda Merkezi Planlamaya dahil edilecek üretiminin Meta Fetişizminden ve Onu ürettiğinin kölesi olmaktan da kurtaran bir Sosyalist Cumhuriyetin saygın ancak eşit bir üyesi Girişimcinin yeni serüvenlerinin bağımlısı olmasından hiç gocunmayacağız. Hatta Ulusal Kahraman olması işten bile olmamalı. Bu konuda en güzel örneği Mihail Kalaşnikov olarak görüyorum. Neredeyse bir Ipone kadar satılmış bir silahtan bahsettiğim için itirazlarınız olacağını görerek (zira birçok özgürlük savaşında da kullanılmıştır.) Çiçek Aşısını bulan Edward Jenner ne dersiniz. Bu noktada Patrondan bahsetmediğimi anlamışsınızdır herhalde.
Sonuca geldik hayırlı olsun J)
Şi Cinping dayımız Alibaba’nın Patronu Jack Ma’nın kulağını 2,8 milyar dolarcık çekmiş J) şimdi Çin Ekonomisinin büyüklüğünü buraya yazıyorum (GSMH): 15.400.000.000.000 $ dır. Alibaba şirketinin büyüklü ise 300.000.000.000 $ yani kısaca 51/1’idir. Şimdi buradan bakınca Alibaba şirketi Çin içinde çok büyük müş gibi geliyor değil mi? Aslında öyle değil. Çünkü Çin rakamı satınalma paritesidir ve %90 ı kamu hizmetleri olan bir ekonomide 15,4 tirilyon dolar sadece kamu ve özel sektörün ticari faaliyetleridir. Ayrıca 300 milyar Alibaba büyüklüğü ise Borsa değeridir. Gerçek bir büyüklük değildir. Yani Çin ekonomisinde okyanusta bir damla gibidir. Çin ile ilgili piyasada var olan rakamlar da bir CIA raporuna dayanmaktadır iyi mi? Şimdi Jack Ma zirtapozu şirketinin (Alibaba) 34,5 milyar dolarlık kısmını halka arz etmek istedi. Çin ekonomisi için borçlanma bir kırmızı çizgidir. Borçlanma kısaca Finans kapital aracığıyla bir ülkenin değerlerinin çalınmasıdır. Çin Komünist Partisi bu nedenle 2019 dan 2020’ye onlarca yerel ve genel bankasının üzerini derince çizdi. Yönetimlerine Komünist Parti üyelerini atadı. Hareketlerini kısıtladı. Jack Ma zirtapozu da sosyalist piyasa ekonomisinin gediklerinden yararlanmak için şirketinin karından yatırımcılarına pay verme ayağına borsadan 34,5 milyar dolarcık borçlanmaya kalkınca onun da üzerini çizdi Şi Cinping dayımız. Borsa da Halk’a arz demek uluslar arası finans kapitale şirket karından pay vermek demektir. Yer mi bunu Çin Komünist Partisi. 2019-2020 döneminde Çin Komünist Partisi yaklaşık 3000 yöneticiyi görevini kötüye kullanmak ve zimmetine para geçirmek suçundan hapse yolladı. Jack Ma’nın da ülke değerlerini ali Cengiz oyunuyla dışarı kaçırma işi yattı. İktidarında İşçi Sınıfının lehine iktidarı kullanan bir Komünist Parti olunca dünya piyasalarına hafif heyecanlar yaratmanın sakıncası olmayabilir. Çin Komünist Partisi genelde uluslar arası ticarette özel sektörü koruyup büyütüyor. Yaramazlık yaptıklarında kulaklarını çekmelerinde sakınca yokmuş gibi görünüyor. Ancak bizim Girişimcimiz böyle alçaklıklar yapmaz. Değil mi? Biz adamı kulaklarından Tavana asarız J)
Bence bu kadar yeter. Vaktiniz olursa alttaki kaynakları okumanızı da öneririm.
Yararlanılan Kaynaklar:
https://www.alnusyatirim.com/halka-arz-nedir
https://tasam.org/tr-TR/Icerik/48129/cin_komunist_partisi_19_ulusal_kongresi
Bu yazıdan çok faydalandım hocaya teşekkür ederim.
https://haber.sol.org.tr/yazarlar/korkut-boratav/si-jinpingin-cin-ruyasi-ve-sosyalizm-214953
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87in_ekonomisi#cite_note-23
Yorumlar
https://atesicalmak1.blogspot.com/2020/08/cin-halk-cumhuriyeti-hala-sosyalist-bir.html